EMPERYALİSTLERİN KORKULU RÜYASI
 

 
İRAN ve AHMEDİNEJAD
Hazırlayan: Ercan Dolapçı

İRAN ve AHMEDİNEJAD

Ahmedinejad, ABD ve  İsrail’i rezil etti!

Ahmedinejad, iki yıl içinde ciddi bir devlet adamı olduğunu bütün dünyaya gösterdi. Geçmişteki Cumhurbaşkanlarının aksine ABD ve İsrail’e adeta “Kükreyen Arslan” kesilen Ahmedinejad, İran geleneğine uyarak İran’ın bölgede önemli bir güç olduğunu gösterdi. Böylece kükremesinin boş olmadığını da ispatladı. İran ekonomisinin ve savunmasının gelişmesi için de ciddi adımlar attı.

İran, ABD ve İsrail  tehditlerine boyun eğmediği gibi ABD ve İsrail’e de iki ayrı tokat attı. İran’ın uzun yıllardır desteklediği Lübnan’daki Hizbullah, 2006 yılı Temmuz’unda İsrail’in 34 günlük saldırısını   püskürttüğü gibi, İsrail’i bir adım içeri sokmadı ve İsrail’e ağır darbe vurdu. İsrail böylece tarihinde ilk defa yenilgi yüzü gördü ve devlet makamları birbirine düştü.

5 Ağustos 2005 günü 7 milyon oy farkıyla İran’ın 9’ncu Cumhurbaşkanı olan Mahmud Ahmedinejad, iki yıl içinde ciddi bir devlet adamı olduğunu bütün dünyaya gösterdi. Geçmişteki Cumhurbaşkanlarının aksine ABD ve İsrail’e adeta “Kükreyen Arslan” kesilen Ahmedinejad, İran geleneğine uyarak İran’ın bölgede önemli bir güç olduğunu gösterdi. Böylece kükremesinin boş olmadığını da ispatladı. İran ekonomisinin ve savunmasının gelişmesi için de ciddi adımlar attı. İran, ABD ve İsrail tehditlerine boyun eğmediği gibi ABD ve İsrail’e de iki ayrı tokat attı. İran’ın uzun yıllardır desteklediği Lübnan’daki Hizbullah, 2006 yılı Temmuz’unda İsrail’in 34 günlük saldırısını püskürttüğü gibi, İsrail’i bir adım içeri sokmadı ve İsrail’e ağır darbe vurdu. İsrail böylece tarihinde ilk defa yenilgi yüzü gördü ve devlet makamları birbirine düştü.

İran ikinci darbeyi de ABD’ye vurdu. Irak’taki direnişe destek verdiği gibi ABD tehditlerine de pabuç bırakmadı ve batağa saplanan ABD, sonunda İran’dan yardım istemek zorunda kaldı. İran’dan yardım istemek zorunda kalan ABD, şimdi İran’a nasıl saldıracak? Herkes buna cevap bulmaya çalışıyor. Zaten İranlı uzmanlar da bunun mümkün olmadığını sabah akşam dile getiriyorlar. İranlı savunma yetkilileri de, ABD’nin İran’a saldırmasının intiharı olacağını vurguluyorlar. İran bu konuda da boş durmuyor. Geçen yıl üç önemli tatbikat yaparak ülkesini savunacağını dosta düşmana bir kez daha gösterdi. Tatbikatlarda kendi geliştirdiği silahları denedi ve bunu dünyaya gösterdi. İran, son 10 yıldır ciddi bir savunma sanayi yatırımına girişti ve bunların meyvesini almaya başladı. Bugün tek er silahından füzelere; denizaltılardan uçaklara kadar birçok silahını kendisi yapıyor.

Büyük İmparatorluk ve Devrim geleneğinden geliyor

İmparatorluk geleneği bulunan İran, tarihte bölgede her zaman önemli bir güç olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra en büyük güç olan İran, içinde barındırdığı büyük orandaki Türk nüfusuyla da aslında dünyadaki ikinci büyük Türk devleti! Selçuklu İmparatorluğu sırasında birlikte devlet olduğumuz İran, bu birlikten sonra da kendi bütünlüğünü korudu ve birçok kez dış saldırılara maruz kalmasına rağmen bunları bertaraf etmesini bildi. İran, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar ve İngilizler tarafından bölünmeye uğradı.

Savaş sonrası tekrar bütünlüğünü korudu. Rıza Han’ın 1925 yılında Şah olmasından sonra İran’ı Türk asıllı Kaçar Hanedanından sonra Fars asıllı Rıza Han ailesi yönetmeye başladı. Rıza Han döneminde Türkiye- İran dostluğu bir hayli gelişti. İran Şahı 1934 yılında Türkiye’ye bir aylık bir gezide bulundu ve bu gezide Türkiye’deki gelişmeleri bizzat yerinde gördü. O zamanki Türkiye’den bir hayli etkilendi. Ülkesine gittiğinde bunları uygulamaya başladı. Sosyal değişikliklerde şiddetin dozunu kaçırınca özellikle ulema kesimini karşısına aldı.

İran, İkinci Dünya Savaşı’nda ise faşist Almanya’nın yanında yer aldı. Bu taraftarlığı kendisine ağıra mal oldu. Sovyetler Birliği ile İngiltere- ABD üçlüsü ülkeyi işgal etti ve Rıza Han’ı sürgüne göndererek oğlu Muhammed Rıza Pehlevi’yi tahta getirdi. Oğul Rıza çok genç olduğu için ancak “kukla” olabildi. Zaten müttefikler de bunu istiyordu. İran’ı yine ikiye böldüler. Azeriler ile Kürtlere kukla devlet kurdular. Dünya savaşının bitiminden sonra işgal askerleri ülkeden çekildi ve Rıza Şah yönetime adım adım hâkim olmaya başladı.

Kukla devletçikleri yıktı. Dünyanın yeni gücü ABD’ye yanaştı. ABD desteğiyle ülkede reformlar ve ekonomik yenilikler yaptı. Bu liberal gelişmeler ülkeyi daha çok Batı’ya bağladı. Geleneklerine bağlı olan İran’da bu durum çok tepki çekti. Bu tepkiye ulema kesimi, komünistler ile milliyetçiler önderlik yaptı. 1950 yılında Başbakan Musaddık petrolü millileştirdi. Bunun üzerine CIA devreye girdi ve bu yönetimi 1953 yılında devirdi. Bu İran tarihinde bir dönüm noktası oldu. Bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Muhalefet daha da kökleşmeye başladı. Bu haksız müdahaleye büyük tepki gösterdi. ABD karşıtlığı adım adım artmaya başladı. ABD de bu muhalefeti bastırmak için Şah’ın da gücünü kullanarak ülkede adeta adam avına çıktı. İran gizli servisi SAVAK’ı güçlendirdi. Savak ülkede geniş bir ağ kurarak muhalefeti ezmeye başladı. SAVAK işi öyle bir noktaya getirdi ki yargısız infazlar had safhaya çıktı. SAVAK’a adam asma yetkisi verildi. SAVAK yakaladığı militanları sözde yargılıyor ve idam ediyordu.

ABD ve Şah’ın görülmemiş zulmü

İran’da ikinci büyük ciddi girişim 1962 yılı içinde Şah’ın “Ak Devrim”i sonrası gerçekleşti. İmam Humeyni ve İrşad kurucusu Ali Şeriatı önderliğinde dini kesimde gelişen ve kurumlaşan bir muhalefet başladı. Sovyet destekli Tudeh partisi de muhalefetin başını çekiyordu. Ancak halk daha çok mollaların etrafında toplandı. Şah mollaları yanına çekemeyince bunlara baskı yapmaya başladı. 5 Haziran 1963 yılında muhalefet gösterilerini bastırmak için şiddet kullandı ve bu gösterilerde 15 bin insanı katletti. Baskı bununla da kalmadı. Öyle ki dini merkez Kum’a sık sık baskınlar düzenleniyor ve dini liderlere hakaretler edilerek tutuklatıyordu.

İşte böyle bir ortamda İmam Humeyni 4 Kasım 1964 günü Türkiye’ye daha sonra Irak’a ve daha sonra da Fransa’ya sürgüne gönderildi. 1972 yılında ise sol örgütler silahlı mücadeleye başladılar. Bunların eylemleri ses getiriyor ama kitleleri harekete geçiremiyordu. Mollalar ise İran halkının da desteğiyle daha köklü ve derinden çalışıyordu. 1978’e gelindiğinde ise İran adeta doğum sancısı çeken insana benzemeye başladı. Şah’ın polisi ve gizli servisi ülkeyi adeta zindana çevirmişti. ABD’nin desteği çok açıktı ve İran halkı bundan dolayı Şah’a “zincire vurulmuş Amerikan köpeği!” diyordu. ABD’ye olan nefrette had safhadaydı. Böylece İran muhalefetinin bu mücadelesi aslında “özgürlük ve bağımsızlık” mücadelesiydi. Kitlesel kırımlar ve olaylar artık had safhaya çıkmış; yönetimin ayakta kalması da imkânsızlaşmıştı.

Şah, 16 Ocak 1979’da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Fransa’da sürgünde olan Humeyni 1 Şubat 1979 günü İran’a döndü ve artık İslâm Devrimi nihayete ermiş oldu. İş formalitelere kaldı. 11 Şubat günü “İran İslâm Cumhuriyeti” resmen ilan edildi. 30- 31 Mart günü yapılan halk oylamasıyla da anayasaya yüzde 98,5 oyla “evet” denilerek yeni bir dönem başlamış oldu.

İsrail elçiliğine Filistin Bayrağı çekildi

İran Devrimiyle ABD bu ülkeden çekilmek zorunda kaldı. Ama bu kolay olmadı: ABD, İran’daki gizli servis ağıyla ülkede darbe tezgâhladı. Bu ters tepti. İmam Humeyni “casusluk yuvası” dediği ABD’nin Tahran Büyükelçiliği baskınına izin verdi. Bu baskınla bütün casusluk şebekesi açığa çıktı ve bunlar yakalanarak idam edildi. Bundan sonra İran devrimi daha da güçlenmeye başladı. ABD üslerine el konuldu, İsrail elçiliği kapatıldı ve yerine Filistin Kurtuluş Örgütü’nün elçiliği yapıldı ve buraya Filistin bayrağı çekildi. 4 Kasım 1979 günü gerçekleşen ABD Büyükelçiliği baskını daha sonraki tarihlerde “Emperyalizmle Mücadele ve Gençlik Günü” ilan edildi. Bugün, halen İran’da her yıl törenlerle kutlanıyor. İran ayrıca Musaddık’ın petrolü millileştirdiği günü de milli bayram ilan etti. İşte İran devrimi bölgemizin en büyük bağımsızlıkçı ve antiemperyalist devrimlerinden birisidir.

Zaten bu devrimin kurucu önderi İmam Humeyni sürekli “tam bağımsız İran” vurgusu yapar ve İran’ın kendi öz değerleri üzerinde gelişmesini isterdi. Humeyni’nin şiarı, “ne doğu ne batı; bağımsız İran”dı. Bu şiarı ölünce de vasiyet olarak bıraktı. Humeyni’nin vasiyetindeki şu satırlar canlılığını hâlâ koruyor: “Bunların başında, yapısı ve şartları dolayısıyla terörist bir devlet olan ABD vardır. Bu devlet, dünyanın her tarafında huzursuzluk ve savaş çıkarabilir ve çıkarmaktadır. Bu devletin müttefiki olan Siyonizm de emellerine ulaşabilmek için öyle cinayetler işlemektedir ki kalemler, diller söylemekten utanır.

“Büyük İsrail”in kurulması yönündeki ahmakça düş; onları her türlü cinayete sürüklemekte, her cinayeti göze almaktadırlar.” (Vasiyetname İmam Humeyni, Objektif Yayınları, 2 Basım, İstanbul, 1991, s.31) İşte Humeyni’nin yoldaşları bugün bu çizgiyi sürdürüyor. Bunlardan birisi de o günlerde öğrenci lideri olan İnşaat Yüksek Mühendisi Mahmud Ahmedinejad!

Dış politikada büyük atak!

Cumhurbaşkanı Ahmedinejad seçildiğinde herkes nasıl bir yönetim göstereceğini merak etmişti. İlk önce İsrail karşıtı sert söylemleriyle dünya gündeminde yer edinmeye başladı. Daha sonra ise ABD baskılarına karşı verdiği demeçlerle gündemde yerini kuvvetlendirdi. Bu cevapların sıradan meydan okuma olmadığını kısa süre içinde gösterdi. Özellikle ABD’nin nükleer enerji konusundaki baskılarında bir adım bile geri durmadı ve bu alandaki çalışmalarını kararlılıkla sürdürdü. Genç mühendislerin çalışmalarına sonuna kadar destek verdi ve bir yandan da BM nükleer enerji ajansının denetlemelerine kapılarını sonuna kadar açtı. Barışçıl nükleer çalışma yaptığını her fırsatta ilan etti. ABD bu konuda bir başarı elde edemedi. Oysa Kuzey Kore’ye yaptığı baskılardan ilk etapta sonuç almış gibi gözüküyor.

İkinci konu ise İsrail! İsrail geçen yıl Temmuz ayında Lübnan’daki Hizbullah bölgesine saldırdı. 34 gün süren ağır bombardımandan sonra karadan Lübnan’a girdi. Bu giriş bir santim bile gerçekleşmedi. İran ve Suriye’nin destek verdiği Hizbullah, İsrail birliklerini rezil etti ve geriye püskürttü. İsrail içine yoğun füze saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırıda İsrail 200’e yakın askerini, 200’e yakın tankını, 400 zırhlı aracını, 2 uçağını, 4 helikopterini, 2 savaş gemisini kaybetti. Böylece İsrail tarihinde ilk kez ağır bir yenilgi almış oldu. Yenilgi üzerine İsrail yönetimi birbirine düştü ve ard arda istifalar gerçekleşti. Bu saldırıdan sonra İran ve Suriye, Hizbullah’ın yanında olduğunu açıkça ilan etti. Yıkılan Lübnan’a, İran 1 milyar dolar yardım edeceğini açıkladı. Bugüne kadar da Lübnan’da yüzlerce köprü, okul ve konut yaptı.

İran mütevazı liderini seviyor

Humeyni çizgisinde olan Mahmud Ahmedinejad, 28 Ekim 1957 tarihinde Germşehr’de dünyaya geldi. İlk ve lise öğrenimini Tahran’da yaptı. 1975 yılında Tahran İlim ve Sanayi Üniversitesi’nin İmar ve İnşaat Bölümünü kazandı. 1979 Devrimi sırasında da üniversitede devrimci mücadeleye atıldı. Devrimden sonra “İslami Öğrenciler Birliği”ni kurdu. Savaşın başlamasından sonra cepheye koştu. İran’ın Batı bölgesindeki savaşta lojistik güçlerde görev aldı. 1986 yılında Devrim Muhafızları’nın özel tümeninde görev yaptı. Kerkük operasyonlarına katıldı. Savaşın bitimine kadar bu bölgedeki lojistik ve askerî mühendislik alanlarında çalıştı. Daha sonra Makû ve Hoy şehirlerinde Kaymakam yardımcısı ve kaymakamlık yaptı. Kürdistan ilinde ise Vali Danışmanı olarak görev yaptı. Erdebil Valiliği’ne atandı. 2003 yılında ise Tahran Belediye Başkanlığı’na getirildi. Bundan önce Tahran İlim ve Sanat Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak dersler verdi. 1997 yılında ulaştırma- taşımacılık ve trafik planlamacısı ve mühendisliği bilim dalında doktora aldı. Tahran Belediye Başkanlığı sırasında yoksul semtlere yaptığı yatırımlarla dikkati çekti. Sade bir yaşam sürüyor. Öğretim üyeliği maaşı alan Ahmedinejad, 125 M2 evde kalıyor ve öğlen yemeklerini bile evinden getiriyor. Göreve geldikten sonra lüks yaşama açtığı savaşla dikkati çeken Ahmedinejad, yolsuzlukların da peşini bırakmıyor. En önemlisi de sade yaşamını gösteriş olarak sürdürmemesi. Bundan dolayı İranlılar O’nu çok seviyor.

Komşusu Ahmedinejad’ı anlatıyor

İran Radyosu Türkçe Yayınlar Servisinden Mehmet Ali Akbulut Bey, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın kapı komşusu. Bakın Ahmedinejad’ı nasıl anlatıyor: “Tahran’ın “Meydan-ı 72”den 500 metre güneye doğru yöneldiğinizde bölgenin en büyük camilerinden biri olan Mescid-i Camî Narmek’i görüyorsunuz (şimdilerde Ahmedînejad cami olarak biliniyor). Bu cami, spor salonu, kütüphane alış veriş merkezinden oluşan bir külliye niteliğinde. Küçük bir avludan girilen caminin bir köşesinde kitap- kırtasiye, diğer yandan posta hizmetleri veren bir özel idare ve fotoğrafçı, arka tarafa doğru gidildiğinde bir lokanta, spor malzemelerinin satıldığı bir mağazayı da içinde barındırıyor.Ahmedinejad, belediye başkanlığı döneminde, bu camiye sık sık gidip gelirken, şimdilerde özel merasimler ve özel günlerde uğruyor. Ahmedînejad’ın hanımı, evine yakın bir bölgede kız lisesinde öğretmen (tarih öğretmeni olduğu söyleniyor). Oğlu ise caminin müdavimlerinden. Ahmedinejad’ın evinin bulunduğu meydanda kuzey köşesinde küçük bir mahalle bakkalı ve küçük bir manav var. Ortaokul çocukları, bu meydanda sürekli olarak minyatür kale futbol oynar. Birgün, Ahmedinejad’ın evinin muhafızlarından biri (Ahmedinejad belediye başkanı iken bir asker sokak başında bir nöbet tutarken, şimdi iki asker nöbet tutuyor) çocukların topunu alıyor ve çocuklara vermiyor. Bu durumdan rahatsız olan çocuklar, Ahmedinejad’ın önüne çıkarak, “Sayın Ahmedinejad, falanca muhafız, bizim topumuzu aldı.  Bizim burada top oynamamıza da izin vermiyor” şeklinde şikâyette bulunuyor. Ahmedinejad, muhafızı çağırarak, azarlıyor (burada azarlamak, çocukların gönlünü almak anlamında elbette) “bunlar bizim başımızın tacı; bunların kalbini kırmayın, oynasınlar” diyor. Topun geri verilmesini emrediyor. Çocuklar ise, Ahmedinejad’ın bu tutumu karşısında bir araya gelerek,  demirden küçük kale yaparak,  kendi aralarında da takım oluşturarak, meydanlar arası maç tertipliyorlar.

“Ahmedinejad, geç vakit ve haftada iki defa düzenli olmamak kaydıyla,  meydanda halkın sorunlarını dinliyor. Sokağın başında ya da meydanda toplanan mahalle halkı başta olmak üzere uzak yerden gelen veya görüşmeleri haber alıp da başka yerlerden gelenlerin sorunlarını dinliyor, not tutuyor. İlgili kişileri hemen orada görevlendiriyor.

“Türkçe de biliyor”

Ahmedinejad, medyatik biri değil, ama Arapça, İngiliz ve Türkçe’yi de iyi biliyor. Bazı toplantılarında mütercimlerin yaptığı hataları kendisi bizzat düzeltmiş olduğunu ben defalarca gördüm. Kendisiyle bir görüşmemizde Türkiyeli olduğumuzu söyledik ve bizzat Türkçe konuşarak, Türkiye halkına sıcak selamlarını gönderdi.

Cuma namazlarında halkın içerisine karışarak,  halkla aynı safta namaza durmaktadır. Namazların arasında yanına gelen ve kendisiyle görüşmek isteyen halkın sorunlarını tek tek dinleyen ve bu konuda sorunların çözülmesi için yanında bulunan danışmanlarına emir veren biridir. Cuma namazında halkın sorunlarını dinleme geleneğini, belediye başkanlığı döneminden beri yapmıştır. Vali olduğu Erdebil ve kaymakam olduğu Hoy’da da aynı şekilde yaptığı söyleniyor. Her nevruz döneminde, ilk ziyaret yeri, kimsesiz ve yetim çocukların kaldığı, çocuk yuvalarını ziyaret ederek, onların arasında onlarla futbol, satranç vs. oyunlar oynaması da bilinen bir durumdur. Gezi ve incelemeleri için gittiği şehirlerde, ilk uğradığı yerler arasında şehit aileleri ve yakınları olmaktadır. Ayrıca mahrum bölgelere giderek, dar gelirli ailelerin sorunlarıyla yakından ilgilenmesi de, yaşlıların yanına giderek onların dualarını alması da çok bilenen bir durumdur.”

Ahmedinejad, sade, gösterişsiz bir yaşamı tercih ediyor

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, göreve geldiğinden bugüne sade, gösterişsiz, ciddi yaşamı ve dış güçlerin tehditlerine karşı ülkesinin onurunu koruma konusunda gösterdiği titizlikle dikkat çekti. Ahmedinejad’tan İran halkının beklentisi dürüst yönetim, gelir dağılımında adalet, işsizlik ve ülke çıkarlarının titizlikle korunması! İşte bu konuda Ahmedinejad geldiğinden buyana ciddi çalışma içinde. Her yıl 1 milyon 200 bin kişiye iş alanına giriyor. İki yıl içinde bunların önemli bir kısmına iş verildi. 17 ilde de işsizlik oranı azaldı. İlk olarak yolsuzluklarla mücadeleyi titizlikle sürdürme kararı aldı. Bu konuda taviz vermiyor. İkincisi devlet yönetimini şeffaflaştırma ve işlerin kolaylaştırılmasına çalışıyor. Gösteriş ve lükse karşı savaş açtı ve pahalı makam arabalarını sattırdı. Her ay bakanlar kurulu toplantılarını bir eyalet merkezinde yapıyor. Buraları geziyor ve sorunları yerinde tespit ediyor. Halkla görüşüyor ve onları sabırla dinliyor. Sorunların çözümü için yöneticilere talimatlar veriyor. Yapılacak işleri yakinen takip ediyor. Ahmedinejad bugüne kadar 30 il merkezi ile 336 ilçeyi ziyaret etti. Bu ziyaretler sırasında, 124 büyük rafineri, petrokimya tesisatı ve üretim merkezi, 215 sanayi sitesi, 14 bin 528 birimlik kooperatif teşekkülünün kurulması kararı alındı. Buna ilaveten 128 şehir ve 4829 köye doğal gaz şebekesi ulaştırıldı.

Ahmedinejad yönetim ilkesini ise şu satırlarla açıklamıştı: “Şatafata düşkünlük, halktan kopuk yaşama, eşrafi eğilimler, bencillikler, güç ve otoriteye düşkünlük gibi noksanlıklar, ülkenin yönetim biçimindeki değişken ve gelişken yönelişin zaafa uğratılmasından kaynaklanıyor. İranlı gençlerin çoğu iş bilip, yeteneklerini geliştirmek, izzetli ve şerefli bir hayat sürdürebilmek için naçiz bir mali kaynak bulmaya çalışırken, nasıl olur da bir devlet yöneticisi, kamu malını kullanarak 150 milyon Tümen (Yaklaşık 200 bin dolar) odasının dekorasyonuna tahsis edebiliyor? Şüphesiz bu olay, ülke yöneticilerinin inkılapçı ve değişken bakış açısından uzaklaştıklarını temsil ediyor. Şatafata düşkünlük, halktan kopukluk, eşrafiyet hayatı ve huyunu sürdürme, bencillik, güç ve iktidara düşkünlük, makam ve mevkiperestlik inkılâpçı ve değişken bakış açısıyla tersleşmekte, değişkenlik ve gelişkenlik bakış açısını millet nezdinde zayıflatır. Birçok kimse fırsat bulurlarsa, büyük bir tağuta dönüşebilir. İnkılâpçı müdür güç ve yetkisini fiyatı yüksek masa ve koltuk, birkaç sekreter, süslü ve dekorlu odalardan elde edemez. Acaba Emir’ül Mü’minin Hz. İmam Ali’yle –s- İslam İnkılâbı rehberinin iktidar ve izzeti, eşrafi elbise, kılık kıyafeti veya saray hayatından mı kaynaklanıyor. Bir kimse görünüşüne 120 bin Tümen (150 dolarla) çekidüzen verebilir. Fakat millet açısından değerli olan şey başka bir şeydir. Temiz, düzenli, sade bir kılıf kıyafet ve sade hayat yaşama İslami değer ve vecibelerdendir. Halkın önemsedikleri şeyse, yüksek ruhi güç, Allah’a tevekkül, inkılâpçı değerlere bağlılık ve bu değerleri yaşatmaktır.”

Zorbalara karşı örnek dış politika

Bütün girişimleri başarılı olamayınca Irak’ta batağa saplanan ABD, İran’dan yardım istemek zorunda kaldı. İran’a çağrıda bulunarak Irak’ta kendisine “çıkma” konusunda yardım edilmesini istedi. İran buna “Irak’tan çekilme” koşuluyla olumlu cevap verdi.

Ahmedinejad’ın İran’ının önemli bir başarısı ise Irak’taki direnişe destek vermesi. Özellikle Irak’ın güneyindeki Şii bölgesindeki direnişe destek veren İran, ABD tehditlerine de boyun eğmedi. ABD, İran’ı Irak’tan uzak tutmak için sabah akşam “saldıracağım” diyerek tehditler savurdu. Ancak bunlar bir işe yaramayınca, 2007 yılı başında İran Savunma Bakan Yardımcısı General Askeri’yi bir operasyonla İstanbul’dan kaçırdı. Ardından da Bağdat ve Erbil’deki İranlı diplomatları kaçırdı. Bunda amaç; İran’ı kışkırtmak ve siyasi olarak zor duruma sokarak Irak’tan uzaklaştırmaktı! Bu da yetmeyince PKK’ya “Pejak”ı kurdurarak İran içlerine terör eylemleri yaptırdı. İran buna da boyun eğmedi ve kimseden izin almadan Irak’ın Kuzey’ine operasyonlar yaptı.  

Bütün girişimleri başarılı olamayınca Irak’ta batağa saplanan ABD, İran’dan yardım istemek zorunda kaldı. İran’a çağrıda bulunarak Irak’ta kendisine “çıkma” konusunda yardım edilmesini istedi. İran buna “Irak’tan çekilme” koşuluyla olumlu cevap verdi. Geçtiğimiz aylar içinde gerçekleşen görüşmelerde İran yapıcı davranacağını ve işgalin sona ermesi koşuluyla işbirliğine devam edeceğini açıkladı. Bu görüşmelerin ikincisi de yapıldı. İran bu işbirliğinin Irak halkının acılarının son bulmasına yardım amacıyla yaptığını da açıkladı. 

İran bu görüşmeler öncesi 23 Mart 2007 günü deniz sınırını ihlal eden 13 İngiliz askerini tutukladı. 10 günü aşan bir tutukluluktan sonra, İngiltere’nin meydan okumalarını ciddiye almadan bir paskalya günü nasihat vererek serbest bıraktı. Irak’tan çekilme hazırlığı yapan İngiltere’ye aslında bu bir dersti! İngiltere’nin ne kadar zayıf olduğunu ve dünya çapında prestijinin yerle bir edilebileceğini göstermiş oldu. Ahmedinejad, iki yıllık görev süresi içinde bu ciddi sorunlarla baş ettiği gibi ciddi ve kararlı devlet adamı yönünü de göstermiş oldu. Bir anlamda da krizleri yönetme ve aşma konusunda yetkin olduğunu dosta düşmana göstermiş oldu.

İşte bu ortamda kendisine gerek Asya’da gerekse Güney Amerika’da yeni dostlar buldu. 2 yıl içinde 35 ülkeye gezide bulundu. ABD karşıtı Güney Amerika ülkeleriyle dostluk ve işbirliği anlaşmaları imzaladı ve samimi dostluklar kurdu. Chavez, Morales ve Ortega’nın gezilerine hemen karşılık verdi ve bu ülkelere ziyarette bulundu. Venezüella ile İran’da ortak rafineri kurdu. Ortak ticaret hacimlerinin geliştirilmesi için ciddi adımlar attılar. İran, Venezüella’da traktör fabrikası kuracak. Savunma sanayi alanında ortak projeler geliştirecekler. 1 Temmuz 2007 günü İran’ı üçüncü kez ziyaret eden Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez’le görüşmesinde emperyalizmin tahtının sarsıldığını belirtti. Ahmedinejad, İran’ın siyasetinin bağımsız ülkelerle ilişkileri geliştirmeye dayalı olduğunu vurgulayarak, İran ve Venezüella arasında çeşitli alanlardaki işbirliğinin İran ve Latin Amerika arasındaki ilişkilerde örnek olduğunu söyledi.

İran ve liderine övgüler...

 

Ahmedinejad, İran ve Latin Amerika arasında başta ticaret olmak üzere yatırım ve diğer çok alanda güçlü bir potansiyelin olduğunu hatırlatırken, bağımsız ülke ve milletlerin artık zorba devletlere karşı cesurca itirazlarını dile getirdiğini söyledi.

Görüşmede Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez de, İran ve Latin Amerika arasında ilişkilerin gelişmesinin, Amerikan emperyalizminin yenilgiye uğraması ve milletlerin bu zorba devletten kurtuluşunda çok önemli rolünün olduğunu söyledi. Chavez, İran milletinin emperyalizm karşıtı direnişinin takdire şayan olduğuna dikkat çekerek, İran milletinin bu durumundan bugün özgürlükçü halklar için ilham kaynağına dönüştüğünü söyledi. Aynı gün İran Cumhurbaşkanı, maden ve sanayi seminerinde yaptığı konuşmada ise, hiçbir ülkenin İran’a emretme veya kendi emellerini yaptırma cesareti göstermesinin mümkün olmadığını zira İran milleti ve İslam Cumhuriyetinin bağımsız olduğunu söyledi. Ahmedinejad düşmanların İran’a yönelik baskılarının temelinde, İran’ın ilerleme ve kalkınmasını önlemek olduğunu zira Amerika gibi emperyalist ülkelerin geri kalmış ve İslam ülkelerini sömürmeye alıştıkları ve bu huylarını terk etmek istemediklerini söyledi. (İrna ve Mehr Ajansları, 1 Temmuz 2007)

Her zaman Türkiye   dostluğuna vurgular yaptı

Ahmedinejad bununla da kalmadı, Asya’nın yeni gücü Şanghay İşbirliği Örgütü’ne gözlemci sıfatıyla davet edildi ve bu davetlerde Asya’nın önemli liderleriyle birlikte objektiflere poz verdi. Bu sadece bir poz değildi. Geleceğin İran’ının bu önemli örgütte yer alacağının resmiydi. İran bu konuda da ciddi adımlarla ilerliyor… İran Cumhurbaşkanı, bölge ülkeleriyle de ilişkilerine önem verdi. Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirdi. Bunlarla bölgesel ittifaklar kurulmasını önerdi. Türk cumhuriyetlerine özel geziler yaptı ve bunlarla ilişkilerin geliştirilmesini sağladı. İran bu ülkelerde birçok ortak yatırıma imza attı. En son 180 milyon dolar yatırımla Tacikistan’da enerji santrali kuruyor. Tacikistan da buna 40 milyon dolarla katılıyor. Bu santral yılda 1 milyar kw elektrik üretecek. Tacikistan Farsça konuşan bir ülke ve bu iki ülke arasındaki ilişki ayrı bir öneme haiz.

Ahmedinejad, Beyaz Rusya ve Rusya ilişkilerine de özel önem verdi. Her zaman Türkiye dostluğuna vurgular yaptı. ABD’ye rağmen Türkiye ile yeni petrol ve doğalgaz anlaşmaları imzaladı. Aynı yakınlığı -ilişkilerinin özel bir öneme haiz olan- Azerbaycan’a da gösterdi. Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’a gezi yaptı ve birçok alanda işbirliği anlaşmaları imzaladı. ABD bu ülkeye baskı yaparak İran karşıtı tutum almasına çalışıyor. Ayrıca Azerbaycan’a üsler kurarak İran’ı dinlemek ve ilerideki saldırılarında burayı üs olarak kullanmak istiyor. Bu dostluk, bunun önüne geçmeyi hedefliyor. Ahmedinejad bir adım daha atarak Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarındaki işgalin son bulmasını istedi. Bu açıklama İran’ın Ermenistan ilişkileri açısından da özel bir önem taşıyor. İran uzun yıllardır her iki ülke ilişkilerini de hassasiyetle sürdürüyor.

İran, Pakistan’dan Hindistan’a uzanacak petrol ve doğalgaz boru hattını da ABD’nin tüm baskılarına rağmen üç ülkenin kararlılığıyla sürdürüyor. Bu proje “Barış Hattı” ismini taşıyor ve İran petrol ve doğalgazını ilk etapta Pakistan ve Hindistan’a taşıyacak. İleriki yıllarda da Çin’e uzanacak. 25 milyar dolarlık enerji ihracını kapsayan proje, 4 yıl içinde bitecek ve 25 yıl süreli bir işbirliğini amaçlıyor. 7,5 milyar dolara mal olacak ve bu iki ülkenin önemli oranda enerji ihtiyacını düşük maliyetle karşılayacak. İran geçtiğimiz yıl içinde Çin’le de 100 milyar dolarlık doğalgaz ve petrol anlaşması imzaladı. Çin 25 yıl içinde İran’dan 250 milyon ton sıvılaştırılmış doğalgaz alacak. Ayrıca Çin, İran’ın petrol sahalarında arama yapacak, rafineri kuracak. Çin bugüne kadar Fars Körfezinde 100 petrol kuyusunda çalışmada bulunuyor. İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Mehdi Seferi, İran ve Çin arasındaki ticaret hacminin bu yıl 20 milyar dolara ulaşacağını açıkladı. Seferi Çin ziyareti çerçevesinde Çin Dışişleri Bakanı yardımcılarından Jai Jun ile görüşmesinde, iki ülke arasında bu yılın ilk yedi ayında ticari hacmin 11 milyar doları bulduğunu ve geçen yılın aynı dönemine göre ticari hacmin % 40 arttığını söyledi. Seferi iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesi için önemli potansiyeller bulunduğuna değinerek, iki ülke arasında hali hazırda çok iyi bir diyalog ve ilişki sürecinin var olduğunu söyledi. (İrna, 2 Ağustos 2007)

Öte yandan İran son bir yıl içinde çeşitli ülkelerle 7,5 milyar dolarlık yeni doğalgaz anlaşması daha yaptı. 

İran, kendisi gibi ABD ve İsrail tarafından sabah akşam tehdit edilen Suriye ile de ilişkilerini geliştirdi. İki ülke arasında stratejik işbirliği anlaşması imzalandı ve ilişkilerin geliştirilmesi hedeflendi. Halen iki ülke arasındaki ticaret hacmi 100 milyon dolar civarında. Bunun dışında İran’ın, Suriye’de bir milyar doları aşan yatırımları var. Ahmedinejad 20 Temmuz günü bu ülkeye ziyarette bulunarak ilişkilerin geliştirileceğini söyledi. İki ülke cumhurbaşkanı ayrıca işgalci Siyonist İsrail rejiminin Lübnan'a yönelik tecavüzlerinde Lübnan halkının direnişini desteklediklerini açıklayarak uluslar arası kuruluş ve ülkelerden Siyonistlerin mevcut saldırganlık ve tecavüzlerini engellemelerini istediler.

Ahmedinejad dış politika ilkelerini ise şöyle açıklıyor: “Uluslar arası ilişkiler adalet üzerine bina edilip geliştirilmelidir. İran komşusu ülkeler, Müslüman ülkeler ve bütün dünya milletleriyle ilişkilerini geliştirmeye özen gösteriyor. İran İslam Cumhuriyetinin maddi dünyayla çelişkisi tarihi bir çelişkidir. İran saldırgan, sultacı ve zorba bir tutum izlemeyen İran milletinin temel ve doğal haklarını resmen tanıyıp, teslim eden bütün ülkelerle ilişki ve işbirliğini geliştirmeye çalışıyor. İran milletinin dünya milletleriyle diyalog ve ilişkileri, kabul edilmiş evrensel mantıkî ilke ve kurallar üzerine bina edilmiş bulunuyor. Dünya toplumu, birkaç batılı devletten oluşan bir toplumla sınırlı değildir. Dünya toplumu, yeryüzünde yaşayan 6 milyar insandan oluşuyor. Bu insan topluluklarının büyük bir kısmı, uluslar arası ilişkilere egemen zalimane politika ve uygulamalara şiddetle karşı çıkmaktadır. Günümüz karmaşık şartlarda en önemli mesele, dostun düşmandan ayrıştırılması, bütün güç ve kapasitelerin mukaddes hedefler doğrultusunda kullanılması, azılı düşmanların hile, komplo, fitne, program, taktik ve stratejilerine karşı mücadele edip, İran Müslüman milletinin menfaatleri doğrultusunda bilinçli ve uyanık bir şekilde harekete geçmektir.

İki yıl içinde dış politikadan iç politikaya; savunmadan ekonomiye kadar birçok alanda başarılara imza atan Ahmedinejad, geride kalan 2 yılda daha kendisinden söz ettireceği kesin. Ahmedinejad’ın bu başarısı nedeniyle İran’da adeta muhalefet kalmadı. Ahmedinejad, sürekli tehditler alan ülkesinde, halkını kendi etrafında birleştirmeyi başardı. Bunda en önemli etmen ciddiyeti, devrimin ilkelerine sadık kalması ve halkçı yanı… Ahmedinejad hiçbir şeyi gösteriş olsun diye yapmıyor ve yaptıklarında da kararlı! Zor günlerde ülkesini yönetebileceğini de ispatladı. İşte bundan dolayı gelecek bir dönem daha yönetimde olmasına kesin gözüyle bakılıyor. 

İran’ın ekonomik ve kültürel başarıları

İran, Irak ile yaptığı 8 yıllık savaş sırasında tıp alanında büyük bir tecrübe elde etti. Ağır ambargoyla karşı karşıya kalan İran, ilaç ve tıbbi araç ve gereçleri kendi geliştirdiği gibi en önemlisi de ameliyatlarda çok büyük tecrübe elde etti ve İranlı doktorlar en zor ameliyatları başarıyla gerçekleştirdiler. Bugün kalp ameliyatları dâhil cerrahide İran çok aşama kaydetti. Savaş sırasında kullanılan zehirli gazlara karşı da yeni yöntemler geliştirdi. Bu konuda da bir hayli birikimi oldu. İran’da bugün binlerce savaş mağduru sakat insan var. Bunların büyük bir kısmı da zehirli gaz mağduru! İran bunları artık yurt dışına tedavi için göndermiyor. Kendisi bakıyor ve bu alanda da dünyaya örnek olmuş durumda. Dünyanın birçok ülkesinde de kimyasal silah mağduru hastalar İran’a geliyor.  İran İslam Cumhuriyeti Şehit Beheşti Tıp Bilimleri Üniversitesi Göz Hastalıkları Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Muhammed Ali Cevadi çok sayıda kimyasal silah mağduru gazinin bulunduğu İran’da, İranlı doktorların dünyada bu kimyasal silah mağduru hastaları tedavi etmekte ilk sırada yer aldığını açıkladı.

Dr. Cevadi, İran’da kimyasal silahlardan etkilenen ve çeşitli göz hastalıklarına maruz kalanların tedavisinin tamamen İran’da yapılabildiğini hatırlatarak, İranlı doktorların kimyasal silahlardan etkilenerek görme yetisini kaybetmiş birçok hastanın tedavisinde başarılı olduklarını ve bu hastalara görme yetisini yeniden kazandırdıklarını belirtti. Dr. Cevadi, organ ve doku nakillerine kadar birçok zor ameliyatın da İran’da başarıyla yapıldığını ve insanların görme yetisinin yeniden kazandırıldığını vurguladı. (İrna, 12 Mayıs 2007)

İran İslami Şura Meclisi Başkanı Golamali Haddad Adil ise, İran’da tıp alanında önemli gelişmeler yaşandığını ve İran sağlık sisteminin dünyanı bütün ülkelerinden özellikle de bölge ülkelerinden hasta kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. Haddad Adil İbni Sina’yı anma ve doktor günü töreninde yaptığı açıklamada, İran’da bugün hastaların yurtdışına tedavi amaçlı gitmesine neden kalmadığı gibi sağlık sisteminin bütün dünya ülkelerinden hasta kabul etmeye hazır olduğunu belirtti.

Haddad Adil İran’da parlamentonun tıp, sağlık ve hemşirelik alanlarında önemli girişimlere imza attığını hatırlatarak, bu dönem meclisinin köy aile doktor sayısını 1.300 doktordan 6.000 doktora çıkarma karar aldığını ve kişi başına düşen ortalama sağlık giderinin de % 75 azaldığını vurguladı. (İrna, 24 Ağustos 2007)

Yeni bir doku yapıştırıcısı geliştirdiler

İranlı bilim adamları, yeni geliştirdikleri doku yapıştırıcısıyla bir ilke daha imza attı. Şehit Beheşti Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Ali Rıza Zali, 9 Ağustos 2007 günü düzenlediği basın toplantısında, İranlı bilim adamlarının 60 yıldır dünyada kullanılan mevcut doku yapıştırıcılarından çok daha üstün özellikli yeni bir tür doku yapıştırıcısı geliştirdiklerini söyledi. Zali, mevcut doku yapıştırıcılarının neden olduğu sorunların ve yan etkilerin ürettikleri yeni doku yapıştırıcısında olmadığını belirtti. Eski doku yapıştırıcılarının 29 miligram fibronojen seviyesinde olduğunu hatırlatan Zali, Şehit Beheşti Üniversitesi bilim adamlarının ürettiği doku yapıştırıcısındaki fibrojen seviyesinin 30, 70 hatta bazı durumlarda 90 miligrama kadar yükseldiğini ifade etti. Yeni doku yapıştırıcısının elastik özelliği bakımından da öncekilere göre çok daha gelişmiş olduğunu anlatan Zali, bu özelliği ile de dünyada bir ilk olan söz konusu doku yapıştırıcısının kişinin kendi kanından ürettiklerini açıkladı.

İran geçen yıl da AIDS’e karşı vücudu güçlendiren ilaç bulduğunu ilan etmişti. İlaç sanayinde de bir hayli mesafe kaydeden İran, yılda 65 milyon dolarlık ilaç ihraç ediyor. Ayrıca 110 milyon dolarlık da ilaç sanayinde kullanılan değerli bitkileri ihraç etti. Yine İran tıp araç ve gereçleri de ihraç ediyor.

İran hükümeti halkın refahının artırılması ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için de büyük gayret gösteriyor. Devlet gelirlerinin özellikle geri kalmış bölgelere aktarılması için özel planlar yapılıyor. İran’da halen planlı kalkınma uygulanıyor. İran Konut ve Şehircilik Bakanı Muhammed Saidikiya bu yıl içinde İran’da 1,5 milyon konutun yapılacağını ilan etti. Saidikiya konuyla ilgili yaptığı açıklamada, 1,5 milyon konut yapımı için 150 milyar riyallik bir bütçe ayrıldığını hatırlatarak, Loristan eyaletinde 3200 milyar riyallik bütçeyle 45 bin konut inşa edileceğini ve bu konutların uygun bir şekilde halka özellikle de mahrum ve dar gelirli sınıfa sunulacağını belirtti. Saidikiya bu projeler doğrultusunda kooperatiflerin de yeniden yapılandırıldığını ve halkın uygun şartlarda konut sahibi olması için bakanlığıyla beraber diğer kurumların da işbirliğiyle önemli adımlar atıldığını vurguladı. (İrna, 3 Ağustos 2007)

Türkiye su sıkıntısı çekerken İran’da bu sıkıntı hissedilmiyor. İran yaptığı yatırımlar ve planlamayla su kaynaklarını en iyi şekilde kullanıyor. İran Enerji Bakanı Perviz Fettah İran halkının % 98,2’sinin temiz içme suyuyla elektrikten yararlandığını söyledi. Fettah konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, İran halkının nerdeyse tamamının temiz içme suyu ve elektrik kullandığını hatırlatarak, yeni yapılan 1000 megawattlık Usluye santralinin de bu yıl içinde ülke elektrik şebekesine bağlanacağını ve gelecek yıl içinde bu santralden tam kapasiteyle yararlanılacağını belirtti. Fettah hali hazırda İran’ın çeşitli bölgelerinde farklı fiziki ilerlemeyle 85 barajın inşasına devam edildiğini hatırlatarak, 10 yıl içinde bu yapılan barajların kullanılmaya başlayacağını ve suların bu barajlarda toplanacağını söyledi.  Fettah yapılan programlarla her yıl 2 milyar m_ suyun ülke su kaynakları rezervlerine katıldığını ve İran’ın çeşitli bölgelerinde yapılması planlanan 160 baraj projesinin de incelemeye tabi tutulduğunu vurguladı. (İrna, 3 Temmuz 2007)

Bilime ve teknolojiye büyük yatırım

İran’da devrimden sonra eğitime ve bilimsel çalışmalara ağırlık verildi. Bu amaçla Ortadoğu’da savunmadan daha fazla eğitime bütçesinden pay ayıran tek ülke olma özelliğini koruyor. Ülkede okuma yazma oranı yüzde 85’lerin üzerinde. Çok sayıda üniversite açıldı. 1,5 milyon üniversite öğrencisi var. 1979 yılında her 1 milyon kişiden 48’i araştırma faaliyetleriyle meşgulken, bu rakam 1993 yılında 1 milyonda 300’e ulaştı. Üniversitede okuyanların yüzde 35’i ise kadın...

Bugün çok tartışılan nükleer teknoloji çalışmalarını da İran, kendi mühendis ve insanıyla yapıyor. İran İslam Cumhuriyetinin genç bilim adamları bir yıl önce bir kez daha yeteneklerini ortaya koymuş ve uranyumu % 5,3 oranında zenginleştirerek İran’ın nükleer teknoloji biliminde kendine yeter bir konuma ulaşması doğrultusunda çaba göstermişlerdi.

Muhteşem savunma sanayi

İran 8 yıllık Irak savaşından sonra hızlı bir savunma sanayi kurma çabasına girdi. Önce bölge ülkeleriyle ortak üretim şeklinde işe başladı. Daha sonra da kendi mühendislerinin geliştirdiği teknolojilerle silah ve mühimmat üretmeye başladı. Bugüne kadar savaş uçağı, tank, top, füze, denizaltı ve savaş gemisi ile savunma teknolojileri geliştirdi. İran’ın elinde 1000 ile 2000 km mesafeli 6 bine yakın füze bulunuyor. İran 57 ülkeye de savunma sanayi ürünü satıyor.

İran Savunma Bakanı Mustafa Muhammed Neccar, Savunma Bakanlığı ve ordu işbirliğiyle Azerekhş (Yıldırım) adlı bir savaş uçağı ürettiklerini, uçağı iki ay sonra deneyeceklerini açıkladı. İran geçen yıl da “Şimşek” isimli savaş uçağını üretmiş ve tatbikatta denemişti.

Neccar, yeni savaş uçağının İranlı uzmanlarca tasarlandığını, üretiminin de yerel teknolojiyle yapıldığını vurguladı. Ülkesinin uçak sanayi konusunda çok güçlü olduğunu savunan Neccar, pilotsuz uçak, keşif uçağı, saldırı ve intihar uçakları yapımında "çok ileride olduklarını" söyledi. Neccar, "İran- 140" adlı yolcu uçağı ile "Saige" (Şimşek) adlı savaş uçağı projeleri üzerindeki çalışmaların da sürdüğünü kaydetti. Helikopter yapımı konusunda da "çok aşamalar kat ettiklerini" söyleyen Neccar, "milli helikopter" adıyla, yerel koşullara uygun bir helikopter üreteceklerini de bildirdi.

 İran son yıllarda ülkenin savunma açısından, başta deniz olmak üzere hava ve kara savunmasından çok önemli füze ve askeri teçhizatlar gerçekleştirmiş ve bu başarılarını da düzenlediği tatbikatlarda sergilemiş bulunuyor. Bir süredir İran’a yönelik askeri saldırı düzenlenmeyi gündeme getiren İsrail ve Amerika’nın bu tutumuna uluslar arası gözlemciler, facia olacağı, zira İran’ın askeri açıdan çok güçlü olduğuna vurgu yapmaktalar. İranlı yetkililer İsrail’in tehditlerine karşı daha önce yaptıkları açıklamada, “İran’ın nükleer tesisleri ve İran topraklarına saldıran düşmanları saldırdıklarına pişman eder ve İran’ı onlara mezar ederiz” şeklinde sert açıklamalarda bulunmuşlardı. (Mehr, 20 Haziran 2007)

İran’ın savunma sanayinden ve bölgedeki etkinliğinden rahatsız olan ABD, İsrail’e 10 yıl içinde 30, Mısır’a 13, Suudi Arabistan ve 5 Körfez Ülkesine 20 milyar dolarlık silah satacağını açıkladı. İran ise ABD kışkırtmalarına karşı bölge ülkelerine çağrıda bulunarak kendi alım ve çabalarının savunmaya yönelikli olduğunu belirtti. Savunma Bakanı General Neccar ise " İran, Müslüman, dost ve kardeş ülkelerin savunma kabiliyetlerini artırmasından endişe etmiyor, aksine onların savunma alanında güçlenmesini, İslam Dünyası'nın güçlenmesi olarak değerlendiriyor. Bölgede kalıcı istikrar ve emniyetin sağlanması için İran, her zaman ikili ilişkileri geliştirmede, her türlü krizden kaçınmada, komşuluk haklarına riayette, sağlam; siyasi, ekonomik, savunma ve güvenlik anlaşmaları yapma konularında öncü olmuştur ve oluyor" şeklinde açıklama yaptı. (Mehr, 30 Temmuz 2007)

İran Savunma Bakanı Neccar, savunma sanayindeki başarılarını ise ABD’ye borçlu olduklarını belirterek, “Amerikalıların yaptırımları İran için iki açıdan iyi olmuştur zira bu yaptırımlar İran’ı, savunma alanında gerekli her türlü askeri teçhizatı üretmesi için İran’ı kararlı kılmıştır ve İran bugün bu merhaleye gelmiştir ve bu konuda İran çok büyük bir ilerleme kaydetmiştir; ikincisi ise İran’ın gücü bugün onların yaptırımlarından etkilenmeyecek kadar güçlüdür hatta İran onlara yaptırım yapma konumundadır” diye  cevap verdi. (Mehr, 7 Ağustos 2007)

                                                ALINTI

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol